2018 Faaliyet Raporu
MAKROEKONOMİK GÖRÜNÜM

BüyümeYılın ilk 9 ayında yıllık büyüme %4,5 düzeyinde gerçekleşirken; Türkiye ekonomisinin, 2018 yılını %3-3,5 civarında bir büyüme ile tamamlayabileceği değerlendirilmektedir.

Türkiye ekonomisi, 2018 yılında iktisadi faaliyette yavaşlamayla birlikte, büyüme kompozisyonunu yeniden şekillendirmiştir.

2018 yılında küresel ekonomi; dünya ticaretinde artan korumacılık, Euro Bölgesi ülkelerinde belirginleşen yavaşlama, İngiltere’nin AB’den ayrılmasına yönelik belirsizlikler ve gelişmekte olan ülkelerdeki (GOÜ) zaman zaman yaşanan dalgalanmalar doğrultusunda şekillenmiştir.

ABD ekonomisi, 2018 yılında maliye politikasından destek alarak güçlü bir büyüme performansı sergilemiştir. ABD Merkez Bankası (Fed), 50 yılın en düşük seviyelerinde seyreden işsizlik oranı ile birlikte, geçtiğimiz sene 4 kez faiz artırmıştır. Fed böylece 2015 yılında başladığı faiz artırım döngüsünden bu yana toplamda 225 baz puanlık faiz artışına gitmiş bulunmaktadır. Bağımsızlığının sorgulandığı bir ortamda Fed, Aralık ayı toplantısında 2019 yılına ilişkin faiz artırım beklentisini 3’ten 2’ye indirse de piyasanın beklediği kadar güvercin bir tavır takınmamıştır. Buna ek olarak Fed’in bilançosunu her ay küçültmeye devam edeceği görülmektedir. 2019 yılına başlangıç yaptığımız dönemde ise Aralık ayındaki duruşuna göre daha ılımlı bir politika izleyeceği görülen Fed ile piyasalar soluklanmıştır. Fed Başkanı Jerome Powell’ın, para politikası adımlarında daha esnek ve sabırlı olunacağına dair mesajı, 2019 yılında Fed’in faiz artırımlarına ara verebileceğine yönelik beklentileri güçlendirmiştir.

2018 yılı Euro Bölgesi’nde, ekonomik büyümedeki yavaşlamanın belirginleştiği bir sene olarak kaydedilmiştir. İtalya’da bütçe açığı ve kamu borç stokuna dair endişelerin artması, Almanya’da otomotiv sektörüne ilişkin geçici aktivite kaybı ve İngiltere’nin AB’den çıkış sürecine dair gelişmeler, bölge tarafında küresel risk iştahını azaltıcı unsurlar olarak yer almıştır. Euro Bölgesi genelindeki mevcut öncü göstergeler, 2019 yılında da aşağı yönlü risklerin devam edebileceğine işaret etmektedir. Bu durum, bölgedeki ılımlı yavaşlamanın tahmin edilenden uzun sürebileceğine işaret etmektedir. Hem büyümede gözlenen yavaşlama hem de petrol fiyatlarındaki gerileme ile enflasyonun hedefin uzağında seyretmesi, Avrupa Merkez Bankası (ECB)’nın ekonomiye desteğinin süreceğini göstermektedir. Özetle, 2011 yılından bu yana faizleri artırmayan ECB’nin, en azından 2020 yılına kadar faizleri aynı seviyede koruyabileceği beklentisi ağırlık kazanmaktadır.

EnflasyonEnflasyon, %20,3 seviyesi ile Yeni Ekonomi Programı’ndaki enflasyon tahmini ile uyumlu bir şekilde 2018 yılını sonlandırmıştır.

Bahsettiğimiz risklere bağlı olarak risk iştahındaki dalgalanmalarla GOÜ’lere yönelik sermaye akımlarının, 2017 yılına göre belirgin azaldığı bir sene geride bırakılmıştır. GOÜ’lerdeki sermaye çıkışı, yerel para birimlerini dolar karşısında baskılamış ve bazı GOÜ Merkez Bankalarının sıkılaştırıcı politika izlemesine zemin hazırlamıştır. Arjantin gibi makroekonomik kırılganlıkları bir kademe daha yüksek olan bazı ülkelerdeki dalgalanmalar da diğer GOÜ’lerdeki hassasiyeti artırmıştır.

Bu gelişmelere ek olarak Fed gibi önde gelen gelişmiş ülke Merkez Bankalarının 2018 yılında para politikalarında normalleşme eğilimini sürdürmesinin etkileri, uzun vadeli faizlerde belirgin hissedilmiştir. Sıkılaşan finansal ortamla birlikte ABD 10 yıllık tahvil faizi, 2018 yılı sene başındaki %2,45’lerden Kasım ortasında %3,23’lere kadar çıksa da sene sonuna doğru küresel büyümeye yönelik endişelerin artmasıyla ABD 10 yıllık tahvil faizinin, yılın sonunda %3’ün altına kaydığı görülmüştür. Risksiz faiz oranı olarak tabir edilen ABD 10 yıllık tahvil faizindeki kısmi rahatlama da yılın son döneminde GOÜ Merkez Bankaları üzerindeki baskıyı kısmen hafifletmiştir. Ticaret gerilimlerinin yatırım ve güven ortamı için risk oluşturduğu bir konjonktürde gelişmiş ülke Merkez Bankalarının, 2019 yılında küresel ekonomiyi daha destekleyici yönde adım atmaları beklenmektedir. Bu durumun, Türkiye dahil olmak üzere GOÜ ekonomilerine olumlu yansıyabileceği ve kırılganlıkları kısmen azaltabileceği öngörülmektedir.

Yeni Ekonomi Programı’nın rehberliği içerisinde 2019 yılının, yumuşak iniş senaryosuna uygun bir şekilde kaliteli bir büyüme için zemin hazırlamakta olduğu yönünde güçlü bir görüş birliği bulunmaktadır.

Türkiye ekonomisi, 2018 yılında iktisadi faaliyette yavaşlamayla birlikte, büyüme kompozisyonunu yeniden şekillendirmiştir. Finansal koşullarda hissedilen belirgin sıkılaşma ile yurt içi talebin büyümeye katkısı azalmıştır. Bu görüntüye karşın, dış talepteki olumlu seyir ve ihracatçılarımızın pazar çeşitlendirmedeki esnekliği sayesinde, iç talebin yerini net ihracat almıştır. Yılın ilk 9 ayında yıllık büyüme %4,5 düzeyinde gerçekleşirken; Türkiye ekonomisinin, 2018 yılını %3-3,5 civarında bir büyüme ile tamamlayabileceği değerlendirilmektedir.

Sıkılaşan finansal koşullarla GOÜ’lerde gözlenen portföy çıkışının belirginleştiği bir dönemde, kur şoku ile Türk lirası varlıklarda dalgalanmanın boyutu bir kademe daha artmıştır. Döviz kurlarında yüksek oynaklığı tecrübe eden Türkiye ekonomisi, yetkililerin hayata geçirdiği bir dizi önlemle dalgalanmaları geride bırakmıştır. Merkez Bankası da güçlü parasal sıkılaştırma ile finansal piyasalardaki oynaklığı azaltmış ve Eylül ayının sonu itibarıyla TL’deki toparlanma eğilimi belirginleşmiştir.

Yeni Ekonomi Programı’nın rehberliği içerisinde 2019 yılının, yumuşak iniş senaryosuna uygun bir şekilde kaliteli bir büyüme için zemin hazırlamakta olduğu yönünde güçlü bir görüş birliği bulunmaktadır. Yılın ilk yarısında ekonomideki dengelenmenin sürmesi, yılın geri kalanında ise baz etkisi ve turizm sektörünün katkısıyla toparlanmanın öne çıkacağı düşünülmektedir. Rekabetçi kur seviyeleri ve yurt içi talepteki yavaşlama neticesinde 2018 yılında cari işlemler dengesinin 2017 yılına göre yaklaşık 15 milyar ABD doları civarında iyileşeceği değerlendirilmektedir. 2019 yılında cari işlemler dengesindeki iyileşmenin süreceği öngörülürken, cari dengedeki iyileşme eğiliminin ülke risk primine de olumlu yansıyacağı düşünülmektedir.

Eylül ayında 2003 yılından bu yana en yüksek seviyeye yükselen enflasyon; TL’deki değerlenme eğilimi, Enflasyonla Mücadele Kampanyası’nın etkileri, ÖTV ve KDV indirimleriyle düşüş eğilimine geçmiştir. Enflasyon, %20,3 seviyesi ile Yeni Ekonomi Programı’ndaki enflasyon tahmini ile uyumlu bir şekilde 2018 yılını sonlandırmıştır. Maliye ve para politikasındaki uyumun güçlü olmasının beklendiği 2019 yılında, enflasyonun Yeni Ekonomi Programı’ndaki tahmine yakın düzeyde yılı sonlandıracağı değerlendirilmektedir.