Makroekonomik Gelişmeler

İSTİKRARLI ANCAK ZAYIF KÜRESEL EKONOMİK BÜYÜME

2024 Yılı Küresel Ekonomik Büyüme Tahmini

%3,2

ABD Ekonomisi 2024 Büyüme Tahmini

%2,8

Küresel Ekonomi

2024 yılı, küresel çapta artan jeopolitik risklere, devam eden ticari gerilimlere ve korumacı politikalara karşın, küresel ekonominin istikrarlı, ancak uzun dönem ortalama büyüme oranlarına göre zayıf seyrini sürdürdüğü ve ülkeler arasında ekonomik aktivitenin seyri bakımından farklılıkların gözlendiği, öte yandan birçok küresel merkez bankasının, enflasyon göstergelerinde sağlanan iyileşmelerin etkisiyle faiz indirimlerine başladıkları bir yıl olmuştur.

Özellikle gelişmiş ülke ekonomilerinde son yıllarda uygulanan ve kararlı bir şekilde sürdürülen sıkı para politikalarının gecikmeli etkisiyle ve iş gücü piyasalarındaki normalleşmenin desteğiyle, geçen yıl ekonomik faaliyette geniş çaplı bir yavaşlama veya daralma olmadan yumuşak iniş beklentileriyle uyumlu şekilde enflasyon oranlarının, küresel merkez bankalarının hedeflerine yakınsamasında veya ulaşmasında önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Bunun yanında, birçok ülkede hizmet sektöründeki fiyat katılığının zayıflamaya başladığı görülürken, hizmet enflasyonunun gelişmiş ülkeler arasında benzer hızda yavaşlamadığı gözlenmiştir. Bu çerçevede gelişmiş ülke merkez bankaları, enflasyon görünümünde kaydedilen iyileşmelerle faiz indirimlerine gitmekle birlikte, enflasyonda kalıcı bir şekilde düşüşü sağlamak amacıyla gelecek döneme ilişkin faiz indirim süreçlerinde temkinli bir yaklaşım izleyeceklerine yönelik sinyal vermiştir. Gelişmiş ülkelerde devam eden faiz indirimleri ve gelecek döneme yönelik faiz indirimi beklentilerinin etkisiyle, gelişmekte olan ülkelerde daha önceden başlayan faiz indirim sürecine yeni merkez bankalarının da katıldığı görülmekle birlikte, birçok gelişmekte olan ülke merkez bankası enflasyon görünümündeki iyileşmenin yavaşlamasına bağlı olarak faiz indirim süreçlerinde temkinli duruşlarını sürdürmüştür. Küresel çapta merkez bankaları tarafından faiz indirimlerinin devam etmesine karşın, politika faizlerinin görece yüksek seviyelerde seyretmesi ve para politikalarında kısıtlayıcılığın devam etmesi nedeniyle küresel ekonomik aktivitede baskılanma sürerken, özellikle imalat sektörü üretimi üzerinde kısıtlayıcı etkiler daha belirgin bir şekilde görülmüştür.

Jeopolitik riskler kapsamında, devam eden Rusya-Ukrayna savaşının ve Batılı ülkeler tarafından Rusya’ya yönelik uygulanmaya devam eden kapsamlı yaptırımların yanında, Orta Doğu’da İsrail ve Filistin arasındaki çatışmaların, İsrail ve İran arasında karşılıklı saldırılarla bölgesel çapta yayılma riskinin arttığı ve bu gelişmelerin küresel ekonomiyi etkilemeyi sürdürdüğü gözlenmiştir. Bunun yanında, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) ve bazı diğer petrol üreticisi ülkelerden oluşan OPEC+ Grubu’nun arz kesintisi kararlarına karşın, ABD gibi diğer önemli petrol üreticisi ülkelerin üretimlerindeki artışlar ve küresel çapta zayıf talep görünümünün, özellikle en büyük petrol tüketicisi Çin’deki yavaşlamanın yanında artan jeopolitik risklerin ve ticari gerilimlerin etkisiyle petrol fiyatlarının dalgalı seyir izlediği gözlenmiştir.

Bu kapsamda IMF, küresel ekonomik büyümenin istikrarlı ancak zayıf kalacağının öngörüldüğü belirtilerek, 2024 yılı ekim ayında yayımlanan Küresel Ekonomik Görünüm Raporu’nda küresel ekonomik büyüme tahminini 2024 yılı için %3,2 seviyesinde korurken, 2025 yılı için ise %3,3’ten %3,2 seviyesine hafif aşağı yönlü revize etmiştir. Küresel ekonomik büyüme 2023 yılında ise %3,3 seviyesinde kaydedilmişti. IMF, küresel ekonomik görünüme yönelik risklerin, politika belirsizliğinin yüksek olduğu bir dönemde aşağı yönlü eğilim gösterdiğini vurgulamıştır. Ayrıca IMF, beş yıl sonraki küresel ekonomik büyüme tahmininin %3,1 seviyesi ile salgın öncesi ortalamaya göre zayıf kalmaya devam ettiğini belirterek, nüfusun yaşlanması ve zayıf verimlilik gibi kalıcı yapısal engellerin birçok ülke ekonomisinde potansiyel büyümeyi engellediğini vurgulamıştır. Bu kapsamda, küresel ekonomik büyüme tahminlerinin, 2000-2019 dönemi ortalaması olan %3,8’in altında kaldığı ve orta vadede ise son yılların en düşük seviyelerinde seyretmesinin öngörüldüğü gözlenmektedir.

Öte yandan, 2024 yılı kasım ayında ABD’de düzenlenen Başkanlık seçiminin ardından Trump’ın ikinci kez ABD Başkanı olarak seçilmesi ve ABD Kongresi’nin üst kanadı olan Senato’da ve alt kanadı olan Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu elde etmesinin ardından Trump yönetiminin uygulayacağı özellikle ekonomi, ticaret ve dış ilişkiler politikaları son dönemde odak noktası haline gelmiştir. ABD’nin 47. Başkanı seçilen Cumhuriyetçi lider Trump’ın, 2025 yılı ocak ayında görevine resmen başlaması beklenmektedir. 5 kasım 2024 tarihinde düzenlenen ABD Başkanlık seçimini Trump’ın kazanmasının ardından küresel piyasalarda gözlenen ilk tepkiler değerlendirildiğinde, söz konusu gelişmeler genel olarak yeni Trump döneminde uygulanacak politikaların neden olabileceği yansımalara işaret etmektedir.

Piyasalardaki son fiyatlamalar, Fed’in 2025 yılında daha az miktarda faiz indirimine gidebileceğine işaret etmektedir.

Trump’ın olası genişleyici bütçe harcamalarının yanında, vergi indirimleri, gümrük tarifeleri ve finans sektöründe regülasyonları gevşetme gibi adımlarının ABD’de büyümeyi destekleyeceği ve ülke ekonomisini yabancı ülkelerle rekabetten olumlu yönde koruyacağı değerlendirilmektedir. Nitekim Trump, seçim sürecinde Çin’den ithal edilen ürünlere %60’a varan ve diğer ülkelerden ithal edilen ürünlere ise %10-%20 arası oranda gümrük vergisi koyacağını birçok kez vurgulamıştır.

Piyasa oyuncuları, yeni Trump döneminde ABD’de vergilerde düşüş ve yüksek gümrük tarifeleri kapsamında enflasyonun yükseleceğini ve bu durumun da Fed’in faiz indirim sürecini yavaşlatacağını değerlendirmektedir. Bu kapsamda piyasa oyuncularının, Fed üyelerinin daha kademeli bir faiz indirimi patikası önerebileceği ve Trump’ın planladığı politikalar kapsamında Fed’in daha az ve aralıklı faiz indirimlerine gidebileceğini değerlendirdikleri gözlenmektedir. Nitekim, piyasalardaki son fiyatlamalar da Fed’in 2025 yılında daha az miktarda faiz indirimine gidebileceğine işaret etmektedir. Özellikle Trump’ın yeniden Başkan seçilmesinin, ABD’de faizlerin yüksek seviyelerde kalacağı fiyatlamasına neden olmasının, ABD Hazine tahvili piyasasına satış getirmesiyle son dönemde ABD dolarındaki güçlenmenin hızlandığı görülmektedir. Yeni Trump dönemiyle birlikte, ABD dolarının, diğer para birimleri karşısında güçlendiği gözlenmektedir. Küresel çapta son dönemde ABD dolarındaki değerlenme, diğer gelişmiş ülke para birimlerinin değer kaybetmesine neden olurken, birçok gelişmekte olan ülkenin para birimlerinin de dolar karşısında baskı altında kaldığı görülmektedir.

Ayrıca Trump’ın gümrük tarifeleri, vergi indirimleri ve göçmenleri sınır dışı etme gibi planlarının dünyanın geri kalan kısmında ise daha yavaş büyümeye ve daha yüksek enflasyona neden olabileceği, bu kapsamda söz konusu adımların, ABD dolarının güçlenmesine, özellikle gelişmekte olan ülkelerin parasal koşulları gevşeme adımlarının duraksamasına ve ABD’ye yönelik ticaret akışının azalmasına neden olabileceği öngörülmektedir. Bu çerçevede, Trump’ın uygulayacağı korumacı ticaret politikaları kapsamında ABD’nin önde gelen ticaret ortaklarından özellikle Avrupa Birliği ve Çin’de ekonomik aktiviteye ilişkin yoğunlaşabilecek aşağı yönlü riskler kapsamında Avrupa ülkelerinin ve Çin’in kendi ekonomilerini canlandırmak amacıyla yeni ek parasal ve mali gevşeme adımları atabilecekleri değerlendirilmektedir.

Euro Bölgesi ekonomisi zayıf ve kırılgan seyrini sürdürmüştür.

Euro Bölgesi ekonomisi, özellikle bölgenin lokomotif ülkesi Almanya ekonomisindeki zayıf seyrin etkisiyle sınırlı büyüme seyrini sürdürmüştür. Özellikle imalat sanayi ve ihracat ağırlıklı yapısıyla Avrupa’nın en büyük ekonomisi olan Almanya’da sanayi üretimindeki düşüş eğilimi devam etmiştir. 2025 yılının da Avrupa için imalat sektörü tarafında zorlu geçebileceği görülmektedir. IMF tahminlerine göre, Euro Bölgesi ekonomisinin 2023 yılında %0,4 oranında büyümenin ardından 2024 yılında büyüme hızının %0,8 seviyesine kısmi yükselmesi beklenirken, 2025 yılında ise büyüme hızının %1,2 seviyesine toparlanmakla birlikte salgın öncesi seviyelerin altında zayıf seyretmesi beklenmektedir.

IMF tahminlerine göre Euro Bölgesi’nin en büyük ekonomisi olan Almanya ekonomisinin ise, 2023 yılında %0,3 oranında daralmanın ardından 2024 yılında durgun seyretmesi (%0 büyüme) beklenirken, 2025 yılında ise %0,8 oranında büyümeyle toparlanması öngörülmekle birlikte Avrupa’da en sınırlı büyüme kaydeden ülkelerden biri olması beklenmektedir. Bunun yanında Almanya hükümetinin ise geçen yıl ekim ayında açıkladığı resmi büyüme tahminlerine göre ülke ekonomisinin 2024 yılı için daha önce %0,3 oranında büyüme olarak açıklanan resmi büyüme tahmininin %0,2 oranında daralma şekilde aşağı yönlü revize edildiği gözlenmiştir, böylece ülke ekonomisinin özellikle sanayi sektöründeki daralma ve devam eden zorluklar, yatırımlardaki zayıflık, iş ortamındaki aksaklıklar ve bürokratik işlemlerin fazlalığı ve başta Çin olmak üzere küresel rekabetin olumsuz etkileriyle üst üste iki yıl daralma kaydedeceği öngörülmüştür.

ABD ekonomisi, özellikle güçlü özel tüketim harcamalarının etkisiyle diğer gelişmiş ülkelerden olumlu yönde ayrışmaya devam etmiştir.

ABD ekonomisinin büyük kısmını oluşturan özel tüketim harcamalarının güçlü seyrini sürdürmesinin ve özellikle iş gücü piyasasının görece sıkı görünümünü sürdürmesinin tüketimi desteklemesinin etkisiyle ülke ekonomisi diğer gelişmiş ülkelerden olumlu yönde ayrışmaya devam etmiştir. IMF tahminlerine göre, ABD ekonomisinin 2023 yılında %2,9 oranında büyümenin ardından 2024 yılında büyüme hızının %2,8 seviyesine hafif yavaşlaması ve 2025 yılında ise %2,2 seviyesine yavaşlaması öngörülmekle birlikte diğer gelişmiş ülkelerden daha hızlı büyüme sergilemesi beklenmektedir.

Küresel çapta enflasyon görünümünde kaydedilen iyileşmelerle küresel merkez bankaları faiz indirimlerine gitmekle birlikte, gelecek dönemde faiz indirim süreçlerinde temkinli bir yaklaşım izleyeceklerine yönelik sinyal vermiştir.

Küresel merkez bankalarının enflasyonla mücadelede önceki yıllarda başlattıkları faiz artışları ve parasal sıkılaştırma adımlarının gecikmeli etkileriyle 2024 yılında enflasyon göstergelerinde iyileşmeler sağlanmıştır. Küresel çapta jeopolitik risklerin ve emtia fiyatlarındaki dalgalanmaların dezenflasyon sürecinde önemli risk unsuru olmaya devam etmesine karşın, arz koşullarındaki ılımlı seyir ve para politikalarındaki temkinli duruş, küresel çapta enflasyondaki yavaşlamayı destekleyen önemli unsurlar olmuştur. Bunun yanında, küresel çapta dezenflasyon süreci devam ederken hizmet enflasyonundaki ataletin azalmakla beraber sürmekte olduğu görülmüştür.

Euro Bölgesi 2024 Büyüme Tahmini

%0,8

2024 Yılı Sonunda Ayı Federal Fonlama Faiz Aralığı

%4,25-%4,50

ABD Merkez Bankası (Fed), enflasyonun sürdürülebilir bir şekilde %2 seviyesine doğru hareket ettiğine dair daha fazla güven kazanıldığını belirtmektedir.

Bu kapsamda, birçok ülkede hizmet sektöründeki fiyat katılığının, özellikle iş gücü piyasalarındaki arz talep dengesinin normalleşmeye devam etmesi ve ücret kaynaklı baskıların zayıflamasıyla daha ılımlı bir görünüm sergilediği gözlenmiştir. Bu çerçevede özellikle gelişmiş ülke merkez bankaları, enflasyon görünümünde kaydedilen iyileşmelerle faiz indirimlerine başlarken, enflasyonda kalıcı bir şekilde düşüşü sağlamak amacıyla gelecek döneme ilişkin faiz indirim süreçlerinde temkinli bir yaklaşım izleyeceklerini vurgulamıştır. Diğer yandan, ülkeler arasında ekonomik aktivite düzeyi farklılıkları bulunması, hizmet enflasyonunun benzer hızda yavaşlamaması ve iş gücü piyasası koşullarındaki farklılıklar ise küresel merkez bankalarının parasal sıkılığı azaltma hızlarında ve gelecek döneme ilişkin yönlendirmelerinde de farklılıkların gözlenmesine neden olmuştur. Bu kapsamda, 2024 yılında enflasyondaki gerilemenin devam etmesiyle birlikte gelişmiş ülke merkez bankaları faiz indirim döngüsüne başlayarak parasal sıkılığın derecesini kısmi şekilde azaltırken, gelişmekte olan ülkelerde ise daha önceden başlayan faiz indirim sürecine yeni merkez bankalarının da katıldığı görülmekle birlikte, birçok gelişmekte olan ülke merkez bankası enflasyon görünümündeki iyileşmenin yavaşlamasına bağlı olarak faiz indirim süreçlerinde temkinli duruşlarını sürdürmüştür. Rusya ve Brezilya gibi bazı gelişmekte olan ülkelerin merkez bankalarının ise artan enflasyonist baskılar ve yükselen enflasyon beklentileri nedeniyle faiz artışlarına gittiği gözlenmiştir. 2025 yılında da enflasyondaki düşüşe bağlı olarak gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde faiz indirimlerinin devam etmesi beklenmektedir. Bununla birlikte, enflasyonun seviyeleri, hizmet fiyatlarındaki katılıklar ve son dönemde artan jeopolitik ve korumacı riskler dikkate alındığında, faiz indirim süreçlerinin parasal sıkılığı koruyacak ve enflasyondaki düşüşün devamını sağlayacak şekilde sürdürülmesi öngörülmektedir.

Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Lagarde, Euro Bölgesi ekonomisinde dezenflasyon sürecinin devam ettiğini, orta vadede enflasyonun %2 hedef seviyesinde istikrar kazanacağını belirtmiştir.

ABD Merkez Bankası (Fed) enflasyonun sürdürülebilir bir şekilde %2 seviyesine doğru hareket ettiğine dair daha fazla güven kazanıldığını ve istihdam ile enflasyon hedeflerine ulaşma risklerinin kabaca dengede olduğunu belirterek 2024 yılı eylül ayındaki toplantısında federal fonlama faiz aralığını 50 baz puan ile beklentilerin üzerinde indirerek faiz indirim döngüsüne başlamıştır. Fed, federal fonlama faiz aralığını 2024 yılı kasım ayı toplantısında oy birliğiyle ve beklentilerle uyumlu olarak 25 baz puan indirmenin ardından 2024 yılı aralık toplantısında da beklentilerle uyumlu olarak 25 baz puan indirimle %4,50-%4,75 bandından %4,25-%4,50 bandına çekmiştir. Böylece Fed, geçen yıl aralık ayı itibarıyla üçüncü kez faiz indirimine gitmiştir. Aralık ayı toplantısının karar metninde, enflasyonun %2 hedefine doğru ilerleme kaydetse de bir miktar yüksek kalmaya devam ettiği belirtilerek, Fed’in, istihdam ve enflasyon hedeflerine ulaşılmasına yönelik risklerin kabaca dengede olduğunu değerlendirdiği ifade edilmiştir. Bu kapsamda, aralık ayında hedeflerin desteklenmesi amacıyla federal fonlama faiz aralığının 25 baz puan düşürüldüğü, faiz oranı hedef aralığında yapılacak ek ayarlamaların kapsamı ve zamanlaması değerlendirilirken; gelen verilerin, gelişen görünümün ve risk dengesinin dikkate alınacağı belirtilmiştir. Ayrıca Fed’in aralık ayında yayımlanan yeni makroekonomik projeksiyonlarına göre, 2025 ve 2026 yıllarında 50’şer baz puanlık faiz indirimi öngörülürken, 2027 yılında ise 25 baz puanlık faiz indirimi öngörülmüştür. Böylece gelecek üç yılda toplam 125 baz puanlık faiz indirimi öngörüsü paylaşılmıştır. Eylül ayı projeksiyonlarında ise, 2025 yılında 100 baz puanlık indirim, 2026 yılında 50 baz puanlık indirim ve 2027 yılında ise faizlerde yatay seyir olmak üzere gelecek iki yılda toplam 150 baz puanlık faiz indirimi beklenmekteydi. Böylece, gelecek üç yılda eylül ayı projeksiyonlarına göre daha az miktarda faiz indirimi öngörüldüğü gözlenmiştir. Fed Başkanı Powell’ın ise, ABD ekonomisinin iyi bir yerde olduğunu, tüketici harcamalarının dayanıklı olduğunu, istihdam piyasasında koşulların halen güçlü olduğunu ve enflasyonun %2 hedefine çok daha yakın olduğunu belirterek, önümüzdeki süreçte faiz değişikliklerini değerlendirmek için daha temkinli olabileceklerini, enflasyon tarafındaki riskleri ve belirsizliği yüksek gördüklerini ve belirsizlik yüksek olduğunda biraz daha yavaş ilerlendiğini vurgulaması, Fed’in önümüzdeki dönemde gevşeme döngüsünün yavaşlayacağına ve kararlarını temkinli şekilde toplantıdan toplantıya almaya devam edeceğine işaret etmiştir. Nitekim Fed’in yayımlanan aralık ayı toplantı tutanaklarında, yeni ABD Başkanı Trump’ın ticaret ve göç politikalarından kaynaklı enflasyonist risklere işaret edilerek üyelerin neredeyse tamamının enflasyonda yukarı yönlü risklerin arttığı görüşünde olduğu gözlenmiştir.

Bu kapsamda tutanaklarda üyelerin, politika gevşemesinin hızını yavaşlatmanın uygun olacağı noktada veya bu noktaya yakın olunduğunu belirterek faiz indirimlerini yavaşlatmakta istekli oldukları görülmüştür. Öte yandan tutanaklarda bazı üyelerin ise, kalıcı enflasyonist riskler nedeniyle faizleri sabit tutmaktan yana olduğu gözlenmiştir.

Avrupa Merkez Bankası (ECB) ise, 2024 yılı haziran ayındaki toplantısında 25 baz puanlık geçen yılın ilk faiz indiriminin ardından Euro Bölgesi’nde enflasyonda kaydedilen iyileşme ve zayıf ekonomik görünüm kapsamında 2024 yılı eylül ayı toplantısında geçen yıl ikinci kez faizleri beklentilerle uyumlu olarak indirmiştir. Bu kapsamda ECB, eylül ayında mevduat imkânı faiz oranını 25 baz puan indirirken, faizler arasında teknik ayarlamayla birlikte temel refinansman faizi ve marjinal fonlama faizini 60 baz puan düşürmüştür. Böylece ECB, mevduat imkânı faizi ile diğer faizler arasındaki farkı daraltmıştır. ECB, 2024 yılı ekim ayındaki toplantısında faizleri beklentilerle uyumlu olarak 25 baz puan indirerek geçen yılın üçüncü faiz indirimini gerçekleştirmiştir. Ayrıca ECB, 2024 yılı aralık ayındaki yılın son toplantısında da faizleri beklentilerle uyumlu olarak 25 baz puan indirerek geçen yılın dördüncü faiz indirimine gitmiştir. Buna göre ECB, temel refinansman faiz oranını %3,40 seviyesinden %3,15 seviyesine ve marjinal borç verme faiz oranını %3,65 seviyesinden %3,40 seviyesine çekerken, mevduat imkânı faiz oranını ise %3,25 seviyesinden %3 seviyesine indirmiştir. Ayrıca ECB, dezenflasyon sürecinin yolunda ilerlediğini ve birçok göstergenin enflasyonun %2 seviyesinde sürdürülebilir olarak istikrar kazanacağına işaret ettiğini belirtmiştir. Bunun yanında karar metninden, faizlerin “yeterince kısıtlayıcı tutulacağına” ilişkin ifadenin çıkarılması önümüzdeki dönemde daha fazla faiz indiriminin mümkün olabileceğine işaret etmiştir. Öte yandan, verilere bağlı ve toplantıdan toplantıya bir yaklaşım izlenmeye devam edileceği yinelenmiştir. ECB Başkanı Lagarde ise, Euro Bölgesi ekonomisinde dezenflasyon sürecinin devam ettiğini, ancak belirli sektörlerdeki ücretlerin ve fiyat artışlarının gecikmeli olarak enflasyona yansıdığını, orta vadede ise enflasyonun %2 hedef seviyesinde istikrar kazanacağını belirtmiştir. Diğer yandan Lagarde, “faizlerin gerektiği sürece yeterince kısıtlayıcı tutulmasına” ilişkin yönlendirmenin, mevcut durumda dezenflasyon sürecinin yolunda gitmesi ve büyümeye yönelik aşağı yönlü riskler nedeniyle artık enflasyona ilişkin görünümü ve bu konudaki risk dengesini yansıtmadığını ve bu kapsamda gerekli olmadığını belirterek, yeni dönemde yeterince kısıtlayıcı bir politika hedeflemediklerini, bunun yerine uygun bir politika duruşu sergilemeyi amaçladıklarını belirtmiştir. Ayrıca Lagarde, herhangi bir şekilde faiz indirim patikası belirlemediklerini, bir sonraki toplantıya kadar pek çok verinin geleceğini ve kararlarını toplantıdan toplantıya vereceklerini vurgulamıştır. Bu kapsamda, ECB’nin de temkinli bir faiz indirim patikası izleyeceği gözlenmektedir.

Çin’de ekonomideki yavaşlama nedeniyle kapsamlı parasal ve mali gevşeme adımları atılmıştır.

Dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan Çin, salgının olumsuz etkilerini geride bırakmasının ardından 2023 yılını %5,2 oranında güçlü büyümeyle kapatırken, 2024 yılında ise küresel ekonomideki yavaşlamanın yanında, Çin’de zayıf tüketim harcamaları, yüksek seyreden işsizlik oranı, deflasyonist baskılar, gayrimenkul sektöründeki borç sıkıntıları, gerileyen emlak fiyatları, yerel yönetimlerin borç sorunu ile Batılı ülkeler ile artan ticari gerilimlerin büyümeye yönelik aşağı yönlü riskleri belirginleştirdiği gözlenmiştir. Özellikle, Çin’de ülkenin milli gelirinde önemli paya sahip olan gayrimenkul sektöründeki borç sorununun devam etmesi ve işsizliğin yüksek seyretmesi, ekonomik toparlanmada kırılganlığın sürebileceğine işaret etmiştir. Bu kapsamda Çin yönetimi, ülke ekonomisindeki yavaşlamaya karşı önlem almak, ekonomik aktiviteyi canlandırmak ve 2024 yılına ilişkin %5 seviyesinde belirlenen ekonomik büyüme hedefine ulaşmak amacıyla yıl boyunca faiz indirimleri, bankaların zorunlu karşılık oranlarında indirimler, konut alımlarını düzenleyen kuralların hafifletilmesi, emlak projelerine kredi kotasının yükseltilmesi, konut sektörünü desteklemek amacıyla yerel yönetimlere daha çok borçlanma imkanı sağlanması, yerel yönetimlerin borçlarının yapılandırılması kapsamında refinansman programı açıklanması, hisse senetleri piyasalarına yönelik destekler ve aşırı yoksulluk içerisindekilere yönelik nakit yardımları gibi salgın döneminden bu yana en kapsamlı parasal ve mali teşvik adımları açıklamıştır.

Çin yönetimi, geçen yıl aralık ayında ise 2025 yılında da ekonomiyi destekleme sözü verirken, orta derecede gevşek bir para politikası uygulayacağını belirtmiştir ve bu durum, daha fazla faiz indirimi yapılacağına ve ihtiyatlı para politikası stratejisinden uzaklaşılacağına işaret etmiştir. Ayrıca Çin yönetimi, 2025’te tüketimin aktif şekilde teşvik edileceğini, yatırımların etkinliğinin artırılacağını ve daha proaktif bir maliye politikası uygulanacağını vurgulamıştır. Çin yönetimi tarafından aralık ayında düzenlenen Yıllık Ekonomik Çalışma Konferansı’nda ise, Çin’de iç talebin canlandırılması için bütçe açığı oranının artırılmasının ve yatırımların sürdürülmesi için iç borçlanmanın artırılmasının gerektiğine işaret edilmiştir. Ayrıca söz konusu konferansta, 2025’te tüketimin teşvik edilmesine yönelik kampanyaların yürütüleceği ve yatırımların kamu harcamalarıyla artırılacağı belirtilerek, Çin’in 2025 yılında istikrarlı ekonomik büyümeyi sürdürmesi, istihdamı ve fiyat istikrarını koruması gerektiği vurgulanmıştır. Bu kapsamda, konferansta, Çin yönetiminin, 2025 yılında da faizler ve zorunlu karşılık oranlarında zamanında indirimler yapması gerektiğine de işaret edilmiştir. Buna karşın, piyasalarda Çin yönetiminin yürürlüğe koyduğu teşviklerin ülke ekonomisini canlandırmada yeterli olmayacağına ve yapısal sorunların çözümüne ilişkin adımların atılması gerektiğine yönelik değerlendirmeler öne çıkmıştır. Bu kapsamda, Çin yönetiminin kapsamlı desteklerine karşın iç ve dış talep kaynaklı durum nedeniyle Çin yönetiminin 2024 yılına ilişkin %5 civarındaki ekonomik büyüme hedefine ulaşamayabileceğine yönelik piyasa oyuncularının değerlendirmelerinin ağırlık kazandığı gözlenmiştir.

IMF ise, Çin’de parasal ve mali desteklerin yeterli olmayacağını değerlendirerek ülke ekonomisinde büyüme hızının 2024 yılında %4,8 seviyesine ve 2025 yılında ise %4,5 seviyesine yavaşlayacağını öngörmektedir. Çin’in ekonomisini zayıflatan zayıf tüketim talebi görünümü, yerel yönetimlerin borç sorunu ve konut sektöründeki sıkıntılarla mücadele politikalarında Çin yönetiminin 2025 yılında izleyeceği yol odak noktasında olacaktır. Özellikle küresel ekonomideki yavaşlamayla dış talebin zayıf seyrettiği ve ticari gerilimler ile korumacı politikaların etkili olduğu bir ortamda ülkenin yurt içi ekonomiye odaklandığı görülmektedir. Bu kapsamda, Çin yönetiminin ağırlıklı olarak iç talebi canlandırmak amacıyla yürürlüğe koyduğu kapsamlı teşviklerin kamu maliyesine daha fazla yük bindirmesi beklenirken, ihracatı artırmayı hedefleyen bazı sektörlere (özellikle çip ve elektrikli otomobil gibi ileri teknoloji sektörleri) uyguladığı sübvansiyonların ise, Çin’in ticaret ortakları, özellikle ABD ve Avrupa Birliği ile arasında olan gerginliği daha da kötüleştirebileceği değerlendirilmektedir.