Türkiye Ekonomisindeki Gelişmeler

TÜRKİYE’DEN DENGELİ BİR BÜYÜME PERFORMANSI

2024 Yılı ilk 3 Çeyrek Büyümesi

%3,2

2025 Yılı Türkiye Turizm Geliri

63,6 Milyar ABD Doları

Türkiye ekonomisi 2024 yılında küresel ekonomideki zayıf seyir ve artan jeopolitik risklere karşın gerek iç talebin gerekse dış talebin katkısıyla güçlü ve dengeli bir büyüme performansı sergilemiştir.

Türkiye ekonomisi 2024 yılının ilk çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre %5,3 oranında, ikinci çeyreğinde %2,4 oranında ve üçüncü çeyreğinde ise %2,1 oranında büyüme gerçekleştirmiş ve böylece ilk üç çeyrekte büyüme hızı %3,2 seviyesinde kaydedilmiştir. Üçüncü çeyrekte büyüme ikinci çeyreğe göre yavaşlarken ekonomide dengeli bir talep kompozisyonu ile tüketimin büyümeye katkısı düşük seviyelerde seyretmiş ve büyümenin sürdürülebilir bileşenlerinden olan net ihracatın büyümeye katkısında artış gözlenmiştir. Bu kapsamda, üçüncü çeyrekte tüketim ve net ihracat ağırlıklı büyüme kompozisyonu görülmekle birlikte, üçüncü çeyrekte özel tüketimin büyümeye 2,3 puanla katkısının bir önceki çeyreğe (1,2 puana) göre arttığı ve böylece son 16 çeyreklik dönemin (4 yılın) en düşük seviyesinden kısmi toparlandığı gözlenmekle birlikte düşük seviyelerde seyretmiştir, kamu tüketiminin ise ikinci çeyrekte büyümeye katkıda bulunmamasının (0 puan) ardından üçüncü çeyrekte -0,1 puanla sınırlı seviyede büyümeyi aşağı çektiği görülmüştür ve böylece 2021 yılının ilk çeyreğinden bu yana ilk kez negatif etkide bulunduğu gözlenmiştir. Üçüncü çeyrekte yıllık bazda ihracattaki sınırlı yavaşlamaya karşın ithalattaki düşüşün belirgin şekilde hızlanmasının etkisiyle net ihracat, büyümeyi pozitif etkilemiştir ve 2,2 puan büyümeyi yukarı çekmiştir ve böylece son üç çeyrekte büyümeye pozitif yönde katkı vermiştir, bununla birlikte pozitif yönde katkısı bir önceki çeyreğe göre artış kaydetmekle birlikte son üç çeyreğin en yüksek seviyesinde gerçekleşmiştir. İnşaat yatırımlarının üçüncü çeyrekte yıllık artışının bir önceki çeyreğe göre kısmi hızlanmakla birlikte güçlü seyrini sürdürmesine karşın makine yatırımlarının üçüncü çeyrekte yıllık bazda daralmayı hızlandırmasının etkisiyle yatırımlar -0,2 puanla büyümeyi aşağı çekmiştir, söz konusu negatif etki 2022 yılının üçüncü çeyreğinden bu yana ilk kez kaydedilen negatif etki olmuştur. İstatistiki hatayı da içeren stok değişimi ise -2,1 puanla büyümeyi aşağı çekmeye devam etmiştir ve talebin önemli bir kısmının stoklarla karşılandığını göstermiştir, bununla birlikte stokların negatif yönlü etkisinin bir önceki çeyreğe göre belirgin şekilde arttığı gözlenmiştir. Stokların ardı ardına son 16 çeyrektir eritildiği görülmüştür. Bu kapsamda, ekonomide dengeli bir talep kompozisyonu ile tüketimin katkısının düşük seviyelerde kalması sağlanırken büyümenin sürdürülebilir bileşenlerinden olan net ihracatın pozitif katkısında ise artış gözlenmiştir, yatırımlarda ise zayıflama görülmüştür. Böylece, yılın üçüncü çeyreğinde özel tüketimin ve net ihracatın büyümeyi sürüklediği gözlenirken, kamu tüketimi ve yatırımların ise büyümeyi sınırlı aşağı çektiği görülmüştür.

Üretim bazında bakıldığında ise üçüncü çeyrekte tarım sektörü 0,46 puanla büyümeye en yüksek katkıyı sağlamakla birlikte bir önceki çeyreğe göre katkısı önemli oranda artmıştır. Tarım sektörü bu yılın ilk çeyreğinde 0,11 puan ve ikinci çeyreğinde 0,15 puan sınırlı pozitif yönlü katkıda bulunmasının ardından üçüncü çeyrekte pozitif yönlü katkısı 0,46 puana yükselmiştir ve böylece tarım sektörünün büyümeye katkısı son 4 yılın (16 çeyreğin) en yüksek seviyesinde kaydedilmiştir. İnşaat sektörü 0,4 puanla büyümeye ikinci en yüksek katkıyı sağlamakla birlikte bir önceki çeyreğe göre katkısı yatay seyretmiştir. Böylece inşaat sektörü üçüncü çeyrek itibarıyla son sekiz çeyrektir büyümeye pozitif yönlü katkı vermiştir. Bunun yanında, hizmet sektörünün büyümeye katkısının azalmaya devam ederek pandeminin etkili olduğu 2020’den bu yana en düşük seviyede kaydedilmesi, parasal sıkılaşmanın talep üzerindeki yavaşlatıcı etkisinin belirginleştiğine işaret etmiştir. Finans sektörünün ise pozitif yönlü katkısı 0,2 puandan 0,3 puana yükselmekle birlikte sınırlı seviyede kaydedilmiştir. İhracattaki görece yatay seyir ve iç talepteki yavaşlamayla da uyumlu olarak sanayi sektörü ise üçüncü çeyrekte büyümeye 0,4 puan negatif etkide bulunmuştur ve böylece ikinci çeyreğe (0,3 puanlık negatif etki) göre negatif yönlü etkisinde artış gözlenmiştir.

Bununla birlikte, sıkılaştırıcı para ve maliye politikalarının gecikmeli etkisiyle 2025 yılında tüketimin daha ılımlı seyretmesi beklenmektedir. Bu görünüm altında 2023 yılında ekonominin %5,1 oranında büyüme sergilemesinin ardından Orta vadeli Program’a (OVP) göre 2024 yılında %3,5 seviyesinde ve 2025 yılında ise %4 seviyesinde olmak üzere daha ılımlı büyüme kaydedeceği öngörülmektedir.

2025 yılında, özellikle parasal sıkılaşma sürecinin ve mali disiplin ve kamuda tasarruf adımlarının gecikmeli etkisiyle iç talebin, yani tüketim harcamalarının büyümeye katkısındaki azalmanın sürmesi beklenebilir. Bunun yanında özellikle Türkiye’nin önemli ihracat pazarlarından olan ABD ve Euro Bölgesi’nde 2025 yılında büyümede geçen yıla göre hızlanma beklentisi net ihracatın katkısını olumlu yönde etkileyebilir. Öte yandan, özellikle küresel merkez bankalarının faiz indirim süreçleriyle küresel finansal koşulların daha olumlu seyretmesinin öngörülmesi de küresel ekonomik aktiviteyi ve dolayısıyla net ihracatın katkısını olumlu yönde etkileyebilir. Bunun yanında, ihracatı ve yatırımları artırıcı selektif sektörlerde kredi desteklerinin sürdürülmesinin de ekonomide dengelenmeyi güçlendirerek büyümeyi destekleyebileceği düşünülmektedir. Ayrıca rekor seviyelerini yenileyen turist sayısı kapsamında güçlü turizm sektörü beklentisi öne çıkarken, bu durum, turizmin büyümeyi destekleyici görünümünün 2025 yılında da sürebileceğine işaret etmektedir. Diğer yandan, 2023 yılı şubat ayındaki depremlerin ardından başlatılan kapsamlı yeniden inşa ve kentsel dönüşüm faaliyetlerinin ve inşaat yatırımlarının etkisiyle yatırım kaleminin ve inşaat sektörünün büyümeye katkısı artabilecektir. Bu kapsamda, ekonomide dengelenmenin sürmesi beklenmektedir. Nitekim öncü göstergeler, ekonomide dengelenmenin, dezenflasyon süreciyle uyumlu olarak sürdürülebilir ve kalıcı büyümenin zeminini sağlamlaştıracak ve üretim, istihdam, yatırım ve ihracatı destekleyerek büyüme potansiyelini artıracak şekilde sürdüğüne işaret etmektedir.

2023 yılının sonunda %3,6 seviyesinde gerçekleşen cari açık/GSYH oranının OVP’de 2024 yılının sonunda %1,7 seviyesinde gerçekleşmesi öngörülmektedir.

2024 yılı, enerji ve altın ithalatındaki gerilemenin yanında, jeopolitik gerilimlerin turizm sektörü ve ihracat üzerindeki olumsuz etkilerine karşın turizm ve taşımacılık gelirlerinin güçlü katkısıyla net hizmet gelirlerinin rekor seviyelere yakın seyretmesi ve zorlu küresel koşullara karşın ihracatın olumlu seyrini sürdürmesinin etkisiyle cari açıkta belirgin düşüşün görüldüğü bir yıl olmuştur. 2023 yılında 40,4 milyar ABD doları olan yıllık cari açık, 2024 yılı kasım ayı itibarıyla kümülatif bazda sert bir şekilde düşüşle 7,4 milyar ABD dolarına gerilemiştir. Enerji ve altın hariç cari işlemler fazlası ise yıllık bazda 2023 yılında 38 milyar ABD dolarından kasım 2024 itibarıyla kümülatif bazda 54,4 milyar ABD dolarına yükselmiştir.

Öte yandan, aylık bazda özellikle enerji ve altın ithalatındaki düşüşlerle gerileyen dış ticaret açığının yanında, turizm gelirleri öncülüğünde net hizmet gelirlerindeki güçlü seyrin etkisiyle 2024 yılının haziran, temmuz, ağustos, eylül ve ekim aylarında cari işlemler dengesi beş ay boyunca aylık bazda fazla vermiştir, söz konusu olumlu gelişmelerin etkisiyle, 2023 yılının sonunda %3,6 seviyesinde gerçekleşen cari açık/GSYH oranının OVP’de 2024 yılının sonunda %1,7 seviyesinde gerçekleşmesi öngörülmektedir. Son açıklanan veriler ise 2024 yılında ekonomide yeniden dengelenme sürecinin etkisiyle 2024 yılı sonunda cari açık/GSYH oranının %1 seviyesinin altına iyileşebileceğine işaret etmektedir. Hükümet tarafından, büyümenin dengeli ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulması hedefi kapsamında, kaynakların tüketimden ziyade yatırımı, üretimi, ihracatı ve istihdamı artıracak şekilde en fazla katma değer oluşturan alanlara yönlendirilmesinin, cari açığın daha ılımı seviyelere çekilmesini desteklemesi beklenmektedir.

Özellikle, turist sayıları ve turizm gelirlerinin rekorlar kırmaya devam etmesi, cari açığın azalmasında büyük rol oynamıştır. Turizm gelirlerinin, önümüzdeki dönemde de cari açığın sınırlandırılmasında belirleyici olması beklenmektedir. Bu arada 2024 yılında yabancı ziyaretçi sayısı bir önceki senenin üzerinde gerçekleşmiştir. Özellikle, aylık bazda yabancı ziyaretçi sayısı verileri tarihsel olarak ilgili aylardaki en iyi aylık verilere işaret etmeyi sürdürmektedir. OVP’de 2024 yılında 59,6 milyar ABD doları turizm geliri hedefi bulunurken, 2025 yılı için gelir hedefi 63,6 milyar ABD doları seviyesine işaret etmektedir. Pandemi öncesi dönem ve turizm gelirlerinin güçlü seyrettiği bir dönem olması açısından karşılaştırılan 2019 yılında turizm geliri 42,9 milyar ABD doları olmuştu. 2025 yılında da ihracattaki olumlu seyrin devam etmesi ve yurt içi talepte devam eden dengelenmenin etkisiyle ithalattaki azalış eğiliminin sürmesi beklenirken, dış ticaretin, cari işlemler dengesine ve ekonomik büyümeye pozitif katkı sağlayacağı öngörülmektedir. Turizm gelirlerindeki güçlü görünümün öncülüğünde hizmet gelirlerinin de 2025 yılında cari açığı sınırlandırıcı yönde desteklemesi beklenmektedir.

İstihdam piyasası ise, ekonomideki dengelenmeye karşın güçlü seyrini korumuştur. İstihdam edilenlerin sayısı rekor seviyelerde seyrederken, işsizlerin sayısında ise gerileme kaydedilmiştir. 2024 yılında özellikle turizmdeki güçlü seyrin desteğiyle hizmetler sektöründeki istihdam artışının katkısıyla toplam istihdamda belirgin artış kaydedilmiştir. Tarım, sanayi ve inşaat sektörlerinin istihdamında ise 2023 yılına göre artışların daha sınırlı kaldığı gözlenmiştir. Özellikle, küresel büyümedeki yavaşlamanın dış talep kanalıyla sanayi sektörü istihdamını kısmi baskıladığı görülmüştür.

Bu kapsamda, 2024 yılının özellikle ilk 11 ayında 1 milyona yakın ek istihdam sağlanmıştır. İşsizlik oranı ise, düşüşünü sürdürmekle birlikte tek haneli seviyelerdeki seyrini korumuştur. 2023 yılının ilk 11 ayında ortalama %9,4 olan işsizlik oranı 2024 yılında aynı dönemde ortalama %8,7 seviyesine iyileşmiştir. 2025 yılında ise dış talepteki zayıf seyir beklentisinin yanında, yurt içi ekonomide yeniden dengelenme sürecinde iç talebin daha ılımlı bir seyir izleyecek olması istihdamda kısmi zayıflama olabileceğini göstermektedir. Bununla birlikte özellikle hizmet istihdamının güçlü seyrini koruması işsizlik oranlarındaki artışı sınırlayabilecek bir unsur olabilecektir. OVP’de 2024 yılında ortalama %9,3 işsizlik oranı öngörülürken, mevcut gerçekleşmeler 2024 yılının OVP’den daha iyi bir seviye ile kapatılabileceğine işaret etmektedir. OVP’de, işsizlik oranının 2025 yılında ise ortalama olarak %9,6’ya hafif yükseleceği değerlendirilmektedir. Bu kapsamda istihdam piyasası verileri, ekonominin istihdam üretmeye devam ettiğini ve istihdam dostu politikaların izlendiğini teyit ederken, önümüzdeki dönemde sürdürülebilir ve dengeli büyümeyle yeni istihdam imkânları oluşturulması ve işsizlik oranının düşük seviyelerde seyretmesi öngörülmektedir.

Ülkemizde 2023 yılında 11 ilimizi etkileyen büyük depremlerin neden olduğu hasarın giderilmesine yönelik devam eden harcamalar ve enflasyonun yüksek seyretmesiyle artan bütçe harcamaları 2024 yılı bütçe dengesinin görünümünde oldukça belirleyici olmuştur.

TCMB tarafından 2024 yılında yürütülen sıkı para politikası ve makroihtiyati düzenlemeler dezenflasyon sürecinde ilerleme kaydedilmesinde kilit rol oynamıştır. Bunun yanında, enflasyonun yüksek seviyelerde seyretmesi gelirlerde de nominal büyüklüklerde artışları beraberinde getirmiştir. Bu kapsamda, 2024 yılında depremler kapsamında artan harcamaların yanında enflasyonist ortamın da etkisiyle giderlerde güçlü artış görülürken, görece güçlü ekonomik aktivitenin ve vergi ayarlamalarının da desteğiyle gelirlerde de güçlü artış gözlenmekle birlikte gelirlerdeki artışın, giderlerdeki artıştan daha sınırlı kalmasıyla bütçe açığında belirgin artış kaydedilmiştir. Bununla birlikte gelirlerin, geçen yılın başından kasım ayına kadar olan dönemde hedefin %92’sine ulaşması ve giderlerin ise, hedefin %82’si ile daha sınırlı kalmasının iyi bir görünüme işaret etmesi, harcamalardaki artışa bağlı olsa da bütçe açığında OVP öngörülerinden daha iyi bir seviye ile yılı kapatma olasılığına da işaret etmektedir.

Ayrıca geçen yılın ilk 11 aylık döneminde toplam 1,28 trilyon TL seviyesine yükselen kümülatif bütçe açığının, OVP’de yıl geneli için belirlenen 2,15 trilyon TL seviyesindeki hedefin sadece %59,5’ini oluşturması ve yılın kalan kısmında bütçede geniş bir alan bulunması, yıl sonunda bütçe açığının hedeflenen seviyenin altında kalacağı yönündeki değerlendirmeleri desteklemektedir. Yıllık bazda merkezi yönetim bütçe açığı/GSYH oranı 2023 yılını %5,2 seviyesi ile oldukça yüksek seviyede kapatırken, depremlerde hasar gören bölgelerin yeniden ihyası ve imarı ile depremlerin olumsuz etkilerinin giderilmesi amacıyla yapılan harcamaların 2024 yılında da yüksek seviyelerini sürdürmesine karşın, geçen yılın ikinci çeyreğinden itibaren hükümet tarafından açıklanan ve devreye alınan kapsamlı tasarruf tedbirleri, etkili gelir politikaları ve kayıt dışılığı azaltacak düzenlemelerin etkisiyle söz konusu oranın OVP’de 2024 yılı sonunda %4,9 seviyesi ile daha düşük seviyede gerçekleşmesi öngörülmektedir. Öte yandan, 2023 yılında GSYH’a oranla %3,6 seviyesinde gerçekleşen deprem harcamaları hariç tutulduğunda ise bütçe açığı/GSYH oranı %1,6 seviyesi ile oldukça düşük seviyede kaydedilmiştir. Deprem harcamaları hariç tutulduğunda bütçe açığı/GSYH oranının oldukça düşük seviyelerde seyrederek uluslararası karşılaştırmalarda baz alınan ve %3 seviyesinde bulunan Maastricht kriterinin belirgin şekilde altında kalması, mali disiplinin sürdürülmekte olduğuna işaret ederken, 2024 yılında da söz konusu oranın, deprem harcamaları hariç tutulduğunda benzer düşük seviyelerde kaydedilmesi beklenmektedir. OVP’de merkezi yönetim bütçe açığı/GSYH oranının, hükümet tarafından dezenflasyon sürecini destekleyici şekilde kamu harcamalarında mali disiplinin sürdürülmesi, etkin gelirler politikaları ve yüksek tutarlı deprem harcamalarının azalmasıyla 2025 yılında %3,1 seviyesine iyileşeceği ve 2026 yılı sonunda ise %2,8 seviyesi ile Avrupa Birliği’nin %3 seviyesinde bulunan Maastricht kriteri seviyesinin de altına gerileyeceği öngörülmektedir.

2024 yılında ücret artışları, artan vergi oranları, yönetilen ve yönlendirilen fiyatlar, gıda fiyatları, hizmet enflasyonundaki katılık (özellikle kira fiyatları) ve görece güçlü iç talep görünümü ile birlikte konut, gıda, lokanta-oteller ve ulaştırma ana harcama grupları TÜFE’ye en fazla etki eden kalemler olmuştur. Ayrıca fiyatlama davranışlarındaki gelişmeler enflasyonist baskıların geniş tabanlı olmasına neden olurken, büyümenin görece güçlü seyri de talep koşulları tarafından TÜFE’ye baskının sürmesine neden olan ek bir unsur olmuştur. Bunun yanında, üretici fiyatlarının, tüketici fiyatlarının altında seyretmesi ve arz yönlü unsurları içeren küresel emtia fiyatlarının küresel ekonomideki yavaşlamayla ılımlı seyretmesi ise enflasyondaki artışı sınırlandırıcı etkide bulunmuştur.

TCMB tarafından 2024 yılında yürütülen sıkı para politikası ve makroihtiyati düzenlemelerin yanında, parasal sıkılaştırma sürecini destekleyecek seçici kredi ve miktarsal sıkılaştırma kararlarının alınmaya devam edilmesi, dezenflasyon sürecinde ilerleme kaydedilmesinde kilit rol oynamıştır. Bu kapsamda, 2024 yılının ilk yarısını da kapsayan dezenflasyona geçiş döneminde enflasyonla mücadelede etkili olacak araçlar devreye alınarak enflasyona neden olan unsurların kontrol altına alınması amaçlanmıştır. Mayıs 2024’te düşük bazın da etkisiyle yıllık enflasyon %75,45 seviyesiyle geçen yılın zirve seviyesine ulaşmasının ardından Haziran ayı itibarıyla olumlu baz etkisinin yanında, parasal sıkılaştırma adımlarının gecikmeli etkileri ve mali disiplini güçlendiren adımların desteğiyle yavaşlamaya başlamıştır ve böylece dezenflasyon sürecine geçilmiştir. Bunun yanında, alınan önlemlerle döviz kuru oynaklığının azalması ve kurlarda öngörülebilirliğin artması ise döviz kuru geçişkenliğini sınırlandıran ve enflasyonla mücadeleyi destekleyen bir unsur olmuştur. Etkisi azalmakla birlikte devam eden olumlu baz etkisinin yanında, aylık bazda enflasyon oranlarında yavaşlama, parasal sıkılaştırma ve mali disiplini güçlendiren adımların gecikmeli etkileri, iç talepte ılımlı görünüm, döviz kurlarında istikrarlı seyir, TL varlıklara ilginin artması ve enflasyon beklentilerindeki iyileşmenin etkisiyle 2024 yılı %44,38 seviyesinde yıllık bazda TÜFE ile sonlanmıştır. Böylece 2024 yıl sonunda yıllık TÜFE, %41,5 seviyesindeki 2024 yıl sonu OVP hedefinin üzerinde gerçekleşirken, TCMB tarafından yayımlanan geçen yılın son Enflasyon Raporu’ndaki 2024 yıl sonu TÜFE tahmini olan %44 seviyesinin hafif üzerinde kaydedilmiştir. 2025 yılında ise TÜFE’de yavaşlamanın devam edeceği ve dezenflasyon sürecinin hızlanacağı öngörülmektedir.

Bununla birlikte özellikle ücretlerde yapılan artışların enflasyon beklentileriyle uyumlu olarak gerçekleştirilmesinin yanında, kurların ılımlı seyrinin ve kurlardaki dalgalanmanın azalmasının TÜFE üzerindeki baskıları hafifletebileceği değerlendirilmektedir. 2025 yılında hem yurt içinde hem de yurt dışında para ve maliye politikalarının seyri ve emtia fiyatları, yabancı sermaye akışı ile kur gelişmelerinin TÜFE üzerinde belirleyici unsurlar olması beklenmektedir. OVP’de 2025 yıl sonu TÜFE beklentisi %17,5 düzeyinde bulunurken, TCMB tarafından yayımlanan geçen yılın son Enflasyon Raporu’nda ise 2025 yıl sonu TÜFE tahmini %21 seviyesinde (%16-%26 tahmin aralığı) belirlenmiştir.

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’nin ülke kredi notu artışlarına devam ettikleri ve ülke CDS risk priminde gerilemenin sürdüğü gözlenmiştir.

2024 yılında enflasyonla mücadele konusunda etkin ve kararlı adımlar atılmaya devam edilirken, para politikasının yanında maliye politikası ve yapısal reformlar ile finansal istikrarın güçlendirilmesine yönelik çalışmalar sürdürülmüştür. TCMB tarafından 2023 yılının ortalarında başlatılan ve 2024 yılının ilk çeyreğinde devam eden kademeli parasal sıkılaştırma adımlarıyla %50 seviyesine yükseltilen politika faizi aralık ayına kadar bu seviyede sürdürülmüştür ve makroihtiyati düzenlemelerin yanında, parasal sıkılaştırma sürecini destekleyecek seçici kredi ve miktarsal sıkılaştırma kararları alınmaya devam edilmiştir. TCMB, 2024 yılında politika faizini sekiz toplantıda %50 seviyesinde sabit tutmasının ardından Aralık ayı toplantısında ise enflasyonun ana eğilimindeki iyileşmenin ve geçen yılın son çeyreğine ilişkin göstergelerin yurt içi talebin yavaşlamayı sürdürerek enflasyondaki düşüşü destekleyici seviyelerde bulunduğuna işaret etmesinin etkisiyle 250 baz puanlık indirimle %47,50 seviyesine çekerek faiz indirim döngüsünü başlatmıştır. Ayrıca, operasyonel çerçevede değişikliğe gidilerek, TCMB’nin gecelik vadede borçlanma ve borç verme oranlarının bir hafta vadeli repo ihale faiz oranına kıyasla -/+ 150 baz puanlık bir marj ile belirlenmesine karar verilmiştir, önceki dönemde ise -/+ 300 baz puanlık bir marj ile belirlenmekteydi. Bunun yanında TCMB, politika faizi seviyesinin, enflasyon gerçekleşmeleri ve beklentileri göz önünde bulundurularak öngörülen dezenflasyon sürecinin gerektirdiği sıkılığı sağlayacak şekilde belirleneceğini vurgulayarak, enflasyon gerçekleşmelerinin ve enflasyon beklentilerinin iyileşmeyi sürdürmesi durumunda, bu gelişmelerin politika faizinin ayarlanmasında alan sağlayabileceğine işaret etmeye devam etmiştir. Ayrıca TCMB, kararların enflasyon görünümü odaklı, ihtiyatlı ve toplantı bazlı bir yaklaşımla alınacağını vurgulamıştır. Öte yandan TCMB, enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise para politikası araçlarının etkili şekilde kullanılacağını yinelemiştir.

Öte yandan yıllık bazda cari açıktaki gerilemenin yanında, Türkiye’ye yönelik artan uluslararası yatırımcı ilgisi ve yurt içi yerleşiklerin Türk lirası cinsi varlıklara artan yöneliminin etkisiyle TCMB’nin brüt rezervleri tarihi rekor seviyelere ulaşırken, ekonomide sağlanan olumlu gelişmeler kapsamında uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’nin ülke kredi notu artışlarına devam ettikleri ve ülke CDS risk priminde gerilemenin sürdüğü gözlenmiştir. Özellikle, 2024 yılı Haziran ayının sonunda Türkiye’nin “gri liste”den çıkarılmasının ardından uluslararası piyasaların son dönemde Türkiye’ye yönelik iyileşmekte olan güveninin daha da yükselmesinin, cari işlemler açığının finansmanı tarafında yabancı sermaye akışının uzun vadeli ve nitelikli türü olan uluslararası doğrudan yabancı yatırım girişlerini artırması ve yurt dışı borçlanma maliyetlerini olumlu yönde etkilemesi beklenmektedir.